1 Haziran 2014 Pazar

'Üryan Geldim, Gene Üryan Giderim' *

Bebeklerin çaresizliğini bilirsiniz. Zarar vereceğim diye dokunmaya bile çekinir ya insan. Nasıl bu kadar hoyrat olduk biz sonradan. Ağlamalar, mırıltılar, ninniler. Hadi bunlardan söz edelim. Ağzında annesinin memesi, dudakları mosmor. Ne kadar güzeller, değil mi, uyurken. Bir düşün, sonra şu halimize bak. Konuşurken ağzımızın içine kıvrılmış, avını bekleyen, bronz yılanlar. Kusardık oysa bebekken, ilk önce kusmuğumu tutmayı öğretti babam.

Örte örte büyüdük. Kat kat giyindik, sıra sıra. Öyle ki, yaşımızı bulmak için, soydular bizi, kat kat olmuş derilerimizi saydılar. Tozu kızılla örttük, griyi siyahla. Bir salkım, üzümcül kara. Bir salkım düştü yere. Denize, toprağa, kızılcığa. Yaşamla ölüm gibi. Bir yanda, denizin ak köpüklerinden doğan Afrodit, diğer yanda, denize dönmek isteyen Nazım. 

“Ben sularda batan bir ışık gibi
sularda sönmek istiyorum!“

Kendini aramak, kendini bulmak, kendinden konuşup, kendi halini sormak. Hepsi serbest de, bir kendini kanatmak mı yasak. Sen, yürekli olmak üstüne konuşan, hayatını bir gecelik gibi çıkarıp sırtından, yalnızlık gibi düştün mü gökyüzünden, sonsuzluk gibi çarptın mı hiç yüzünü maviye? 

İplik almaya, gazete almaya gider gibi. Öyle temiz, öyle doğal. Çay ertesi, ikindi vakti. Şöyle der gibi: "Böyle olsun bugünlük, düşeriz akşam hesabından." Evet, su gibi: hem olağanüstü, hem sıradan. 


Burcu Namlı, geçen hafta, Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak ölümü seçti. Giysilerini çıkarmış, saçlarını da kazıtmıştı. Dünyaya nasıl geldiyse, gene öyle. Masum, yalnız, çırılçıplak. Dünyanın tüm karalarını, korkulukların bir metre önünde bırakıp, hiçbir şey söylemeden. Çok şey anlatarak...


Bilinmeyen
O ki bardağa dökülen şaraptır
(Bal yoğunluğundadır, sıcaktır, ışıktır)

O ki sabah erken bir bahçedir
(Çayır kokusudur, serinliktir, muttur)

O ki esen yeldir kar erirken
(Çigdemdir, agaç çiçeğidir, okşayıştır)

O ki içilen sudur kana kana
(Özlemdir, doymayıştır, kardeştir)

O ki bir yüce ırmaktır akar
(Ürküntüdür, baş dönmesidir, gidiştir)

O ki maviliği belirsiz denizdir
(Buğulanmadır, düştür, sevmekte ölümdür)

O ki bir ince kızdır ak tenli
(Yaşamdır, umuttur, gözyaşıdır)    

Cahit Külebi

'Üryan Geldim, Gene Üryan Giderim' - Karacaoğlan

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Kalemine, yuregine saglik sevgili dostum...