30 Haziran 2014 Pazartesi

Charlie Haden’dan ‘Last Dance’

Keith Jarret ve Charlie Haden’ın ikili albümü ‘Last Dance’ bu ay (2014/Haziran) yayımlandı. ECM etiketiyle çıkan albüm, ikilinin 2010 yılında çıkan ‘Jasmine’ albümünün devamı gibi düşünülebilir. İki albüm aslında aynı kayıttan oluşuyor. 2007 yılında Keith Jarret’ın evinde kaydedilen parçaların içinden, önce 2010 yılında yayımlanan ‘Jasmine’, sonra da 2014 yılı ‘Last Dance’ çıkmış. İki albümde de yer alan ‘Where can I go without you’ ve bu albümde biraz daha düşük bir tempoyla çalınan ‘Goodbye’ parçalarının farklı versiyonlarını dinlemek de keyif verici.


15 yaşında çocuk felci geçiren Charlie Haden, 60 yıl sonra aynı hastalıktan kaynaklanan post polio sendromu ile savaşıyor. 2010 yılında ortaya çıkan ilk belirtiler, zamanla Haden’ı sahnelerden ve kayıt odalarından uzaklaştırdı. Haden, evinde düzenli olarak kontrbas çalmaya devam etse de yaklaşık iki yıldır yutkunma zorluğu çektiği için katı gıda yiyemiyor ve hastalığın etkisi ile çok çabuk yoruluyor.

 (1)

Arada sırada yeniden çalmak veya hastalığı yenmekle ilgili sözlerine rastladığım Haden’ın yeni albümünün adını görünce içim cız etti. 2000’li yılların başında, hiç Charlie Haden albümü almadığım halde evimde en çok albümü olan müzisyenlerden birisinin Haden olduğunu fark etmiştim. Meğer, Ornette Coleman, Pat Metheny, Kenny Barron, Keith Jarret dinlediğimi düşünürken belki onlardan daha çok Charlie Haden dinlemişim. ‘Last Dance’ adını ilk duyduğumda da daha uzun yıllar Haden dinlemek istediğimi fark ettim.

‘Last Dance’ albümünde, Charlie Haden’ın dolgun, tane tane duyulan, hacimli bas soundu, Keith Jarret’ın piyanosundan gelen eşsiz tınılar ile birleşerek doyumsuz bir 75 dakika yaşatıyor bizlere. Haden, müziğe ilk başladığında şarkı söylüyormuş, 15 yaşındaki hastalığından sonra ses telleri ile ilgili sorunlardan dolayı, kontrbasa ağırlık vermiş. Bana sorarsanız, Haden’ın içindeki şarkıcı aynı yerde dıruyor. Ornette Coleman’in Haden için söylediği “O, parçanın baslarını değil, müziğin kendisini çalıyor” ifadesi de bunu vurguluyor.(2) ‘Last Dance’ albümünde Haden’ın en az soloları kadar, eşliği de büyüleyici güzellikte. Haden’ı kontrbasçılar içinde ayrı bir yere getiren özelliği bu albümde öylesine belirgin ki, Haden olabildiğince az nota çalıyor, akorların kök sesleri yerine zaman zaman farklı seçimler yapıyor, eşliğini soru cevaplar ile süslüyor. Bas partisinde parçanın ezgisini, akor değişimlerini ve ritmik gelişimini bir arada izleyebiliyorsunuz. Haden’ın ikili kayıtlarında, vurmalı çalgı eksikliğini duymamamızın ana nedeni, kontrbastaki ritmik vurgular ve ritm değişimleri olsa gerek. Uzun parçalarda bile böylesine sade bir eşliğin sıkıcı hale gelmemesinin ana nedeni sanırım, müziğin ruhuna dokunan seçilmiş notalar ve ritmdeki çeşitlilik. Haden’ın kontrbas partisi, kimi zaman eş adımlarla yol alan bir askere, kimi zaman uzun bekleyişlere, kimi zaman aksayan yaşlı bir adama, kimi zaman koşan bir çocuğa, kimi zamansa dans eden bir genç kıza dönüşüyor. Keith Jarret ise ‘Jasmine’de olduğu gibi ‘Last Dance’ albümünde de Haden’a öylesine geniş bir alan bırakıyor ki, Haden, hiçbir engelle karşılaşmadan dilediğince çalabiliyor. Haden’ın sololarının arkasında, Jarret’ın zaman zaman yükselip alçalan akorları, kıyıya vuran küçük dalgalar gibi, ufukta yiten yelkenlinin rolünü çalmadan, dikkati üzerine çekmeden manzarayı tamamlıyor.


Yalnızca çalgıcılığı değil, sisteme direnen aykırı kişiliği, politik tavrı ve minimalist anlayışı da Haden’ı çağımızın en önemli caz müzisyenleri arasına sokuyor. Umarım Haden bu albüme ‘Son Dans’ adını verirken, benim anladığım şeyi anlatmak istememiştir. Aynı şekilde albümün kapanışındaki son iki parça olan ‘Every Time We Say Goodbye’ ve ‘Goodbye’ parçaları da bir rastlantı sonucu, oraya gelmişlerdir. Çocuklar oyun oynarken bazen kandırırlar ya bizi: “Bak bu son”, “Ama bu en sonuncu”, “Şimdiki gerçek son” diye uzatırlar oyunlarını. Umarım, Haden da bize benzer bir oyun yapmış olsun. Albümün doruk noktalarından birisi ile noktalayalım. Jarret ve Haden’ın son derece duru bir yorumla çaldıkları, eşsiz bir Cole Porter şarkısı : ‘Ev'ry Time We Say Goodbye’. (3)

Her ayrılışımızda, ben biraz ölüyorum,
Sen alahaısmarladık derken,
Tanrılar, neden, biraz olsun beni düşünüp de alıkoymuyor seni,
Bilmiyorum.

Sen yanımdaysan, yanımdaki, bahar havası ,
Sen yanımdaysan, yitik bir tarla kuşunun şakıdığı,
Eşsiz bir aşk şarkısı.
Sonra, o garip değişim: majörden minöre,
Her hoşçakal dediğinde.

Daha uzun yıllar Charlie Haden dinlemek dileğiyle. (4)

Kaynakça:
3- Ev'ry Time We Say Goodbye
Everytime we say goodbye, I die a little
Everytime we say goodbye, I wonder why a little
Why the Gods above me, who must be in the know
Think so little of me, they allow you to go

When you're near, there's such an air of spring about it
I can hear a lark somewhere, begin to sing about it
There's no love song finer, but how strange
The change from major to minor, everytime we say goodbye
Cole Porter
4- Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Charlie_Haden, Erişim Tarihi: 30.06.2014

Hiç yorum yok: