Keith Jarret ve Charlie Haden’ın ikili albümü ‘Last Dance’ bu ay (2014/Haziran)
yayımlandı. ECM etiketiyle çıkan albüm, ikilinin 2010 yılında çıkan ‘Jasmine’
albümünün devamı gibi düşünülebilir. İki albüm aslında aynı kayıttan oluşuyor.
2007 yılında Keith Jarret’ın evinde kaydedilen parçaların içinden, önce 2010
yılında yayımlanan ‘Jasmine’, sonra da 2014 yılı ‘Last Dance’ çıkmış. İki albümde
de yer alan ‘Where can I go without you’ ve bu albümde biraz daha düşük bir
tempoyla çalınan ‘Goodbye’ parçalarının farklı versiyonlarını dinlemek de keyif
verici.
15 yaşında çocuk felci geçiren Charlie Haden, 60 yıl sonra aynı
hastalıktan kaynaklanan post polio sendromu ile savaşıyor. 2010 yılında ortaya
çıkan ilk belirtiler, zamanla Haden’ı sahnelerden ve kayıt odalarından
uzaklaştırdı. Haden, evinde düzenli olarak kontrbas çalmaya devam etse de yaklaşık
iki yıldır yutkunma zorluğu çektiği için katı gıda yiyemiyor ve hastalığın
etkisi ile çok çabuk yoruluyor.
Arada sırada yeniden çalmak veya hastalığı yenmekle ilgili sözlerine
rastladığım Haden’ın yeni albümünün adını görünce içim cız etti. 2000’li yılların başında, hiç Charlie Haden albümü almadığım halde evimde en çok albümü olan
müzisyenlerden birisinin Haden olduğunu fark etmiştim. Meğer, Ornette Coleman, Pat
Metheny, Kenny Barron, Keith Jarret dinlediğimi düşünürken belki onlardan daha
çok Charlie Haden dinlemişim. ‘Last Dance’ adını ilk duyduğumda da daha uzun
yıllar Haden dinlemek istediğimi fark ettim.
‘Last Dance’ albümünde, Charlie Haden’ın dolgun, tane tane duyulan, hacimli
bas soundu, Keith Jarret’ın piyanosundan gelen eşsiz tınılar ile birleşerek doyumsuz
bir 75 dakika yaşatıyor bizlere. Haden, müziğe ilk başladığında şarkı
söylüyormuş, 15 yaşındaki hastalığından sonra ses telleri ile ilgili
sorunlardan dolayı, kontrbasa ağırlık vermiş. Bana sorarsanız, Haden’ın içindeki şarkıcı aynı yerde dıruyor. Ornette Coleman’in Haden için söylediği “O, parçanın
baslarını değil, müziğin kendisini çalıyor” ifadesi de bunu vurguluyor.(2) ‘Last Dance’ albümünde
Haden’ın en az soloları kadar, eşliği de büyüleyici güzellikte. Haden’ı
kontrbasçılar içinde ayrı bir yere getiren özelliği bu albümde öylesine
belirgin ki, Haden olabildiğince az nota çalıyor, akorların kök sesleri yerine zaman
zaman farklı seçimler yapıyor, eşliğini soru cevaplar ile süslüyor. Bas
partisinde parçanın ezgisini, akor değişimlerini ve ritmik gelişimini bir arada
izleyebiliyorsunuz. Haden’ın ikili kayıtlarında, vurmalı çalgı eksikliğini duymamamızın ana nedeni, kontrbastaki ritmik vurgular ve ritm değişimleri olsa gerek. Uzun parçalarda bile böylesine sade bir eşliğin sıkıcı hale gelmemesinin ana nedeni sanırım, müziğin ruhuna dokunan seçilmiş notalar ve ritmdeki çeşitlilik. Haden’ın kontrbas partisi, kimi zaman eş adımlarla yol alan bir askere, kimi zaman uzun bekleyişlere, kimi
zaman aksayan yaşlı bir adama, kimi zaman koşan bir çocuğa, kimi zamansa dans
eden bir genç kıza dönüşüyor. Keith Jarret ise ‘Jasmine’de olduğu gibi
‘Last Dance’ albümünde de Haden’a öylesine geniş bir alan bırakıyor ki, Haden, hiçbir engelle karşılaşmadan dilediğince çalabiliyor. Haden’ın sololarının arkasında, Jarret’ın zaman
zaman yükselip alçalan akorları, kıyıya vuran küçük dalgalar gibi, ufukta yiten
yelkenlinin rolünü çalmadan, dikkati üzerine çekmeden manzarayı tamamlıyor.
Yalnızca çalgıcılığı değil, sisteme direnen aykırı kişiliği, politik
tavrı ve minimalist anlayışı da Haden’ı çağımızın en önemli caz müzisyenleri
arasına sokuyor. Umarım Haden bu albüme ‘Son Dans’ adını verirken, benim
anladığım şeyi anlatmak istememiştir. Aynı şekilde albümün kapanışındaki son
iki parça olan ‘Every Time We Say Goodbye’ ve ‘Goodbye’ parçaları da bir rastlantı
sonucu, oraya gelmişlerdir. Çocuklar oyun oynarken bazen kandırırlar ya bizi: “Bak bu son”, “Ama
bu en sonuncu”, “Şimdiki gerçek son” diye uzatırlar oyunlarını. Umarım, Haden
da bize benzer bir oyun yapmış olsun. Albümün doruk noktalarından birisi ile
noktalayalım. Jarret ve Haden’ın son derece duru bir yorumla çaldıkları, eşsiz
bir Cole Porter şarkısı : ‘Ev'ry Time We Say Goodbye’. (3)
Her ayrılışımızda, ben biraz ölüyorum,
Sen alahaısmarladık derken,
Tanrılar, neden, biraz olsun beni düşünüp de alıkoymuyor seni,
Bilmiyorum.
Sen yanımdaysan, yanımdaki, bahar havası ,
Sen yanımdaysan, yitik bir tarla kuşunun şakıdığı,
Eşsiz bir aşk şarkısı.
Sonra, o garip değişim: majörden minöre,
Her hoşçakal dediğinde.
Daha uzun yıllar Charlie Haden dinlemek dileğiyle. (4)
Kaynakça:
1- Oscar Garza, 11.12.2013, http://www.scpr.org/blogs/newmedia/2013/12/11/15373/the-fire-still-burns-for-charlie-haden/ , Erişim Tarihi: 30.06.2014
2- Fred Kaplan, http://www.stereophile.com/content/keith-jarrett-charlie-haden-last-dance, Erişim Tarihi: 30.06.2014
2- Fred Kaplan, http://www.stereophile.com/content/keith-jarrett-charlie-haden-last-dance, Erişim Tarihi: 30.06.2014
3- Ev'ry Time We Say
Goodbye
Everytime we say goodbye, I die a little
Everytime we say goodbye, I wonder why a little
Why the Gods above me, who must be in the know
Think so little of me, they allow you to go
When you're near, there's such an air of spring about it
I can hear a lark somewhere, begin to sing about it
There's no love song finer, but how strange
The change from major to minor, everytime we say goodbye
Cole Porter4- Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Charlie_Haden, Erişim Tarihi: 30.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder