20 Mayıs 2014 Salı

Okullarda Caz Dersi

Bugünkü yazımda, ilköğretim ve lisede seçmeli ders olarak okutulabilecek caz müziği dersi ile ilgili önerilerde bulunmak istiyorum. Bu yazıların bir sonu gelecek mi diye merak edenler için müjdeleyim, bu, eğitimle ilgili -şimdilik- son yazım. Böylesine önemli bir konuda, önerilerde bulunurken, eğitim sistemimizin de beni yüreklendirdiğini söylemeliyim. Nasıl olduğunu, bir fıkrayla anlatayım:

Bektaşi'nin önüne iki kadeh şarap koymuşlar:

- Erenler, bak bakalım, hangisi iyi, hangisi kötü.

Bektaşi birinci kadehten bir yudum alıp, diğer kadehteki şarabı göstermiş :

- Bu daha iyi.

“Nasıl olur?” demişler, “Daha onun tadına bakmadın ki.”

-“Bakmaya gerek yok"  demiş Bektaşi “bu içtiğimden daha kötü olamaz.”

Ben de böyle düşünüyorum işte. Benim veya bir başkasının önereceği hiçbir sistem, şu anki eğitim sisteminden daha kötü olamaz. O yüzden eğitim konusunda hepimiz rahatça atıp tutabiliriz. İtiraz eden olursa, ‘Şimdiki sistem daha mı iyi yani?’ dediğiniz anda karşı taraf sessizliğe gömülecek ve siz atınızı koşturmaya devam edebileceksiniz.

 Thelonious Monk Institute of Jazz(1)

Benim düşündüğüm iki farklı Caz Müziği dersi var. Bunlardan birincisi, dinleme ve araştırma ağırlıklı bir sanat dersi, diğeri ise performans ağırlıklı bir çalgı dersi. İkisinin ortak noktası, dersin en az yarısının, müzik dinleme odalarında, caz müziğinin yerli-yabancı örneklerini dinleyerek işlenecek olması.

Birinci dersi caz müziğinin tarih ve gelişimini de içeren bir kültür-sanat dersi gibi düşünebilirsiniz. Bu dersin dinleme kısmı, tarihsel gelişime uygun biçimde blues, ragtime örneklerinden başlayıp bugünkü caz müziği formlarına kadar gelen yüzyıllık geniş bir repertuvara sahip olacak. Benim bu yazıda, asıl üzerinde durmak istediğim ders ise çalgı eğitimini içeren caz dersi.

Bu dersin başarılı olabilmesi için tek koşul, cazdaki yaratıcılığın ve etkileşimin derse yansıtılabilmesi.

Caz müziğinin dört temel öğesi var :
1- Ritm
2- Melodi 
3- Armoni
4- Doğaçlama

Bu dört öğe, birbiri ile iç içe geçmiş bir üst yapıyı oluşturuyor. Caz dinleyicisinde heyecan yaratan şey ise her öğenin birbirini etkileyerek, değiştirerek yeniden yaratılmasını sağlayan, öğeler arasındaki etkileşim.

Biraz somutlayabilmemiz için, hatalı bir kurgulama ile her çalgının bir öğeyi simgelediği, dört kişilik bir topluluk düşünelim :

Davul: Ritm
Trompet: Melodi
Piyano: Armoni
Tenor Saksafon: Doğaçlama

Buradaki dört müzisyen, birbirlerini dinleyerek çalacağından, herhangi birinin değişmesi tüm etkileşimi, yani diğer çalgılarla birlikte tüm parçayı değiştirecek. Örneğin, davulun tavrındaki coşku artışı, trompetin tonunu, her ikisindeki değişim, piyanodaki kıvraklığı, üçünün ortak heyecanı ise tenor saksafondan dinleyeceğimiz doğaçlamanın tüm seyrini değiştirecek.

Dinleyici bu etkileşimi hemen hisseder. Davulun ritmik aksamalarına piyano eşliği katılır, trompetin ezgisindeki soruyu, tenor saksafon yanıtlar. Sahnede, bir anda kendiliğinden olmuş gibi ortaya çıkan bu etkileşim, müzisyenlerin mimiklerine bile yansır.

Caz eğitimi, işte bu etkileşimi aramalıdır.

Bu arada, verdiğim örnekteki basite indirgemenin yanlış algılanmaması için, yukarıdaki öğelerin bir çalgı ile ilişkilendirilmesinin yanlış bir model olduğunu yeniden hatırlatmakta yarar var. Aslında sahnede çok daha karmaşık bir etkileşim var. Örneğin, piyano yukarıdaki öğelerin tümünü içeriyor. Aynı şekilde kontrbas da hem ritm, hem melodi, hem armoni, hem de doğaçlama öğelerini kullanıyor. Dolayısıyla, ritm grubunun armonik yapıdaki sınırlı etkisini dışarıda bırakırsak, her çalgının bu öğeleri kullanarak sahnedeki müziğe katkı sağladığını söyleyebiliriz.

Ben, gitar eğitiminde bu etkileşimi sağlamak için öğrencileri cesaretlendiriyorum. Çalarken birbirlerini dinleyip dinlemediklerini sorguluyorum. Bazen belli bir bölümü gözlerimiz kapalı çalıyoruz. Bazen bir parçayı çalıp, sonra yerlerimizi değiştirerek yeniden çalıyoruz. Melodileri bir söyleşi gibi planlıyoruz. Bir gitar soruyor, diğer gitar yanıtlıyor, sonra tam tersini yapıyoruz. Roller alıyoruz. Örneğin ben aksi öğretmen oluyorum, diğer gitar, yaramaz öğrenci oluyor, rolümüze uygun çalmaya çalışıyoruz. Kuşkusuz, her öğretmen bu etkileşimi farklı yöntemlerle öğrenciye aktaracaktır. Benim aklıma gelmeyen, çok daha iyi yöntemler olduğuna eminim.

Caz eğitiminin vazgeçilmez bir öğesi de doğaçlama. Doğaçlama pek çok dinleyici tarafından, içinden geldiği gibi çalmak diye düşünülse de, sanıldığından biraz daha teknik bir altyapı gerektiriyor. Ya da sanıldığından biraz daha az  ilham perileriyle ilgili bir konu da diyebiliriz. Doğaçlamanın temelinde, parçanın ritmik yapısı, akor değişimleri ve melodisi var. Çalarken bu öğeleri izlemek, ritmik yapıyı esnetmek, zaman zaman melodiden ayrılıp geri dönmek elbette ustalık gerektiriyor. Ama en azından, bir doğaçlama bölümünde, parçanın akor değişimlerini duyabilmek isteriz ancak eğitim sırasında böyle bir koşul yok. Temel yanlışlardan birisi, doğaçlama çalışmayı, belli yetkinliklerin sonrasına ertelemek. Önce akorları çalayım, dizileri öğreneyim, biraz standart çalayım, sonra doğaçlamaya bakarım demek, doğaçlama becerisini kısırlaştıran hatalı bir tutum içine girmek anlamına geliyor. Bir çalgıyı yeni öğrenmeye başlayan kişinin, hakkıyla doğaçlama yapamaması son derece doğal. Ancak diğerlerini de  eksik yapmamıza karşın, deneyerek, yanılarak bu becerilerimizi geliştirirken, doğaçlamayı neden geliştirmeyelim?

Öğrencilerimden ilk kez doğaçlama yapmalarını istediğimde, utandıklarına, çekindiklerine tanık oluyorum. Hepsi, çalacakları şeyin değersiz ve gülünç olacağından neredeyse eminler. Oysa çaldıkları zaman, dinleyicilerden düşündükleri gibi bir tepki almıyorlar. Eğitim sistemimiz ne yazık ki bizi korkutuyor. Başkasının yazdığı bir şiiri bağırarak okuyabiliyoruz ancak kendi yazdığımız şiiri okurken sesimiz kısılıyor. Bazı öğrencilerim, doğaçlama çal dediğimde, ‘Ne çalayım?’ diye yanıt veriyorlar. ‘İçimden geldiği gibi çalayım, kabul ama, ne gelsin benim içimden, lütfen söyler misin?’ demek gibi biraz. Bu da eğitim sistemimizin başka bir sorunu. Öğretmenin söylediği gibi çalmak, kendi düşündüğün gibi çalmaktan daha az riskli. Caz eğitiminin olmazsa olmazı, doğaçlama ve yaratıcılık. Tüm diğer becerilerimiz gibi, çalıştıkça, denedikçe bu yeteneklerimiz de gelişiyor. Bazen öğrenciler, doğaçlama sırasında o kadar güzel cümleler kuruyorlar ki kendileri bile inanamıyorlar. Bazen de işler ters gidiyor. Tıpkı yaşam gibi.

Ben, çalgı öğreniminde, ilk haftalardan itibaren, öğrencinin doğaçlama denemelerine başlaması gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışma, bazen tek bir nota üzerinde, ritmik varyasyonlar ile olabilir, bazen iki nota ile olabilir. Daha sonraları, örneğin, eşlik, bir döngü biçiminde dört ölçü Dm7, dört ölçü C9 çalarken, doğaçlama yapan gitar, önce beşinci pozisyonda, la, re ve sol tellerinde iki parmakla D-E-G-A-C-D notaları üzerinde dört ölçü, daha sonra iki perde geri gelerek, üçüncü pozisyonda C-D-F-G-Bb-C notaları üzerinde dört ölçü doğaçlama yapıyor. İlerleyen haftalarda pentatonik diziler, blues dizileri ile öğrencinin zihnindeki doğaçlama kitaplığı giderek büyüyor. 'Daha bir parçayı doğru düzgün çalamadan, bir de doğaçlama mı yapacak?', 'Daha kendi çaldığını duyamıyor, bir de başkalarını mı dinleyip yorumlayacak?' gibi tepkiler, bizim eğitim sistemimize çok uygun ancak caz müziğine aykırı yaklaşımlar.

Burada vurgulamak istediğim konuyu yineleyerek yazımı bitireyim. Bugünkü eğitim sistemimizin temeli, nedenini çözemediğim bir şekilde, rekabet ve ezberciliğe dayanıyor. Dayanışma ve yaratıcılık kavramları ise dışlanmış durumda. Caz müziğinin temelinde ise bizim dışladığımız bu iki kavram var. Birbirini dinlemek, birlikte üretmek, her çalmada yeniden yaratmak.  Hem öyle ki bir yaratıcılık ki, bir çaldığın bir daha çalınmayacak. Her yeni soloda her şey sürekli değişecek.

İyi hazırlanmış bir caz dersinin, iyi bir müzisyen yetiştirmenin ötesinde, öğrencideki yaratıcılık, kendini ifade etme, başkalarını dinleme, ekip uyumu gibi çok önemli kavramları da geliştiren, çok yararlı bir ders olacağından hiç kuşkum yok.  

Bu dersin okullarda yaygınlaştırılmasının, bir yandan caz dinleyicisi sayısını artırırken, diğer yandan da ülkemizde caz müziğine bakışı olumlu yönde değiştireceğini de unutmayalım.

Kaynakça:
(1) Thelonious Monk Institute of Jazz, http://www.monkinstitute.org/education/performingartshs/index2.php , Erişim Tarihi: 20.05.2014


Ek İzleme Önerileri:
1- Mitra, Sugata : The child-driven education,  http://www.ted.com/talks/sugata_mitra_the_child_driven_education , Erişim Tarihi: 18.05.2014
2- Ken Robinson, How schools kill creativity, http://www.ted.com/talks/ken_robinson_says_schools_kill_creativity , Erişim Tarihi: 18.05.2014
3- Venezuella Gençlik Orkestrası-Belgesel,  http://www.youtube.com/watch?v=wpag87e1tos , Erişim Tarihi: 18.05.2014

Videolardan beni haberdar eden, arkadaşım Faruk Şahin'e teşekkür ederim.

Hiç yorum yok: