İnsanların sözlerine değil de konuşurkenki tavırlarına, satır
aralarına baktığınızda, aslında her zaman, pek de söyledikleri gibi
düşünmediklerini fark edersiniz. Korkular, arzular, baskılar değiştiriverir sözcükleri, ancak bilinçaltını biraz deştiğinizde görebilirsiniz gerçekleri. Ben, bu yazımda, aklıma ilk gelen üç farklı konuda, farklı kişilerin bilinçaltlarına inmeye çalışacağım.
- Din Hocalarının Bilimin Üstünlüğüne İnanması
Kendini din alimi diye tanıtan kişilere ve muhafazakar gazetelere
baktığınızda “hayır, tam tersi, bunlar bilime gavur işi diye bakıyor”
diyebilirsiniz. Oysa dindar kesim, içten içe bilimsel düşüncenin üstünlüğüne
inanmaktadır. Bu durum bazı kişilerde öylesine bir aşağılık kompleksine dönüşür
ki, bu kompleks nedeniyle, sürekli bilimsel terimleri kullanır, bilimsel
gelişmelerin daha önce kutsal kitaplarda yazıldığına ilişkin yalanlar uydurur,
savlarını güçlendirmek için hep bir Amerikalı veya Alman profesöre sığınırlar. Örneğin,
Suudi Arabistanlı bir profesöre güvenmezler. Çünkü bilinçaltlarında Amerikalı
profesörün daha doğru söylediğine ilişkin bir inanca sahiptirler. Bilim adamları ise elbette hiçbir dinsel bilgiyi veya din adamını ciddiye alarak çalışmalarını
yürütmezler. Tersi bir durum, onların üniversitelerden ve bilimsel ortamlardan
dışlanmasına neden olur. Dindar
kesim, batı alemini ve profesörleri suçlar gibi görünse de, kendi inançlarını
halka benimsetebilmek için, sürekli olarak NASA’da çalışan bir uzmandan ya da ünlü bir fizik
profesöründen cımbızlama yöntemiyle ya da tümüyle uydurarak alıntılar
yapar. Bu insanların bilinçaltında, bilimsel bilginin tek geçerli bilgi
olduğu görüşü bir korku olarak yer etmiştir. Ciddiye alınmak için her sözlerine
bilimsel bir destek yaratmaya çalışıp, sürekli yerden yere vurdukları
profesörlerin sözlerinden alıntılar yaptıklarında, hiç farkına varmadan
kendilerini ele verirler.
- Rezidans Satıcılarının Yaptıkları Betona Değil Kestikleri Yeşile Güvenmesi
İnşaat, duble yol, AVM ve rezidans meraklılarının konuşmalarında
ekonomik büyümeden, gökdelenlerin, köprülerin gerekliliğinden söz ettiklerini
biliyoruz. Peki her tarafı beton yığınına çeviren bu beton-şehir mimarlarının
proje adlarına ne demeli. Projeler, Greenlife, My Village, Kasaba, İstanbul Orman,
Roseville, Greenist, Greeen Village diye uzayıp gidiyor. Çünkü hem alıcıların
hem de satıcıların bilinçaltında güzel bir yaşamın rezidanslarda, asfalt
yollarda, viyadüklerle birbirine bağlanmış köprülerde değil köyde, ormanda,
yeşillerin içinde olabileceğine ilişkin korkuyla beslenen bir inanç var. Belki insanları yanıltmak,
belki de kestikleri ağaçlardan dolayı bilinçaltında yaşadıkları bir suçluluk
duygusunu hafifletmek için projelerine gerçekle ilgisi olmayan adlar vererek
gerçek düşüncelerini açığa vuruyorlar.
- İktidar Sahiplerinin Gezi Direnişinin Haklılığına İnanması
Elbette hükümetin söylemlerine baktığınızda bunu göremezsiniz. Ancak, iktidar
sahiplerinin bilinçaltına erişebilirseniz Gezi direnişinin kendi itibarlarını
yerle bir edecek güçte ve meşruiyette olduğuna ilişkin son derece haklı bir
korkunun yattığını kolayca fark edebilirsiniz. Bu nedenle, iktidar güçleri üstünden
iki yıl geçmesine karşın, ülkenin ekonomisine ve demokratik yapısına karşıt tüm
oluşumları Gezi direnişiyle ilişkilendirme çalışmalarını sürdürüyorlar.
Gazetelerde yer alan uydurma haberleri görünce gizliden seviniyorum. Kendileri
farkında olmasa da aslında gerçeğin ne olduğunu onlar da biliyor. Gezi
direnişi, iktidarın baskıcı, rantçı ve yalancı yüzünü öylesine ortaya çıkardı ki, bazıları gülerek,
bazıları ağlayarak, bazıları çamur atarak bazıları da alkışlayarak gösteriyor
bunu.
Aslında benzer düşüncelere sahibiz. Çıkarlarımız, dini inançlarımız,
geleneklerimiz, eğitim sistemimiz gerçeklerin üstünü
örtse de bilinçaltımızda tohumlar yeşeriyor. Kimi zaman yalan söylerken, kimi
zaman kanıt ararken kimi zaman da kendiliğinden ortaya çıkıyor gerçekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder