8 Eylül 2015 Salı

Bilinçaltındaki Gerçekler

İnsanların sözlerine değil de konuşurkenki tavırlarına, satır aralarına baktığınızda, aslında her zaman, pek de söyledikleri gibi düşünmediklerini fark edersiniz. Korkular, arzular, baskılar değiştiriverir sözcükleri, ancak bilinçaltını biraz deştiğinizde görebilirsiniz gerçekleri. Ben, bu yazımda, aklıma ilk gelen üç farklı konuda, farklı kişilerin bilinçaltlarına inmeye çalışacağım.


  • Din Hocalarının Bilimin Üstünlüğüne İnanması
Kendini din alimi diye tanıtan kişilere ve muhafazakar gazetelere baktığınızda “hayır, tam tersi, bunlar bilime gavur işi diye bakıyor” diyebilirsiniz. Oysa dindar kesim, içten içe bilimsel düşüncenin üstünlüğüne inanmaktadır. Bu durum bazı kişilerde öylesine bir aşağılık kompleksine dönüşür ki, bu kompleks nedeniyle, sürekli bilimsel terimleri kullanır, bilimsel gelişmelerin daha önce kutsal kitaplarda yazıldığına ilişkin yalanlar uydurur, savlarını güçlendirmek için hep bir Amerikalı veya Alman profesöre sığınırlar. Örneğin, Suudi Arabistanlı bir profesöre güvenmezler. Çünkü bilinçaltlarında Amerikalı profesörün daha doğru söylediğine ilişkin bir inanca sahiptirler. Bilim adamları ise elbette hiçbir dinsel bilgiyi veya din adamını ciddiye alarak çalışmalarını yürütmezler. Tersi bir durum, onların üniversitelerden ve bilimsel ortamlardan dışlanmasına neden olur. Dindar kesim, batı alemini ve profesörleri suçlar gibi görünse de, kendi inançlarını halka benimsetebilmek için, sürekli olarak NASA’da çalışan bir uzmandan ya da ünlü bir fizik profesöründen cımbızlama yöntemiyle ya da tümüyle uydurarak alıntılar yapar. Bu insanların bilinçaltında, bilimsel bilginin tek geçerli bilgi olduğu görüşü bir korku olarak yer etmiştir. Ciddiye alınmak için her sözlerine bilimsel bir destek yaratmaya çalışıp, sürekli yerden yere vurdukları profesörlerin sözlerinden alıntılar yaptıklarında, hiç farkına varmadan kendilerini ele verirler.

  • Rezidans Satıcılarının Yaptıkları Betona Değil Kestikleri Yeşile Güvenmesi
İnşaat, duble yol, AVM ve rezidans meraklılarının konuşmalarında ekonomik büyümeden, gökdelenlerin, köprülerin gerekliliğinden söz ettiklerini biliyoruz. Peki her tarafı beton yığınına çeviren bu beton-şehir mimarlarının proje adlarına ne demeli. Projeler,  Greenlife, My Village, Kasaba, İstanbul Orman, Roseville, Greenist, Greeen Village diye uzayıp gidiyor. Çünkü hem alıcıların hem de satıcıların bilinçaltında güzel bir yaşamın rezidanslarda, asfalt yollarda, viyadüklerle birbirine bağlanmış köprülerde değil köyde, ormanda, yeşillerin içinde olabileceğine ilişkin korkuyla beslenen bir inanç var. Belki insanları yanıltmak, belki de kestikleri ağaçlardan dolayı bilinçaltında yaşadıkları bir suçluluk duygusunu hafifletmek için projelerine gerçekle ilgisi olmayan adlar vererek gerçek düşüncelerini açığa vuruyorlar.

  • İktidar Sahiplerinin Gezi Direnişinin Haklılığına İnanması
Elbette hükümetin söylemlerine baktığınızda bunu göremezsiniz. Ancak, iktidar sahiplerinin bilinçaltına erişebilirseniz Gezi direnişinin kendi itibarlarını yerle bir edecek güçte ve meşruiyette olduğuna ilişkin son derece haklı bir korkunun yattığını kolayca fark edebilirsiniz. Bu nedenle, iktidar güçleri üstünden iki yıl geçmesine karşın, ülkenin ekonomisine ve demokratik yapısına karşıt tüm oluşumları Gezi direnişiyle ilişkilendirme çalışmalarını sürdürüyorlar. Gazetelerde yer alan uydurma haberleri görünce gizliden seviniyorum. Kendileri farkında olmasa da aslında gerçeğin ne olduğunu onlar da biliyor. Gezi direnişi, iktidarın baskıcı, rantçı ve yalancı yüzünü  öylesine ortaya çıkardı ki, bazıları gülerek, bazıları ağlayarak, bazıları çamur atarak bazıları da alkışlayarak gösteriyor bunu.


Aslında benzer düşüncelere sahibiz. Çıkarlarımız, dini inançlarımız, geleneklerimiz, eğitim sistemimiz gerçeklerin üstünü örtse de bilinçaltımızda tohumlar yeşeriyor. Kimi zaman yalan söylerken, kimi zaman kanıt ararken kimi zaman da kendiliğinden ortaya çıkıyor gerçekler.

Hiç yorum yok: