23 Haziran 2015 Salı

Sezen Aksu A.Ş.

El Gibi’yi, Kavaklar’ı her dinlediğimde sözcükler boğazımda düğümlenir. Eskiden, elime gitarı aldığımda çaldığım Sezen Aksu şarkıları da vardı. Bugün, Sezen Aksu’nun Türk Pop müziği üzerindeki etkisi üzerine düşüncelerimi ve bazı etik konuları tartışmak istiyorum. Aslında, ülkemizdeki müzik yazarlarının bu konuda ayrıntılı bir inceleme yapmamış olmalarını da pek anlayabilmiş değilim. Pop müziği böylesine derinden etkilemiş bir kişi hakkında, çok sayıda haber, makale, eleştiri, kitap olmalı diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Övgüleri bir yana bırakırsak, doğru düzgün bir analiz ya da eleştiri yazısına rastlamak bile zor. Hatta, Sezen Aksu’nun bu konuda bir dokunulmazlığı var gibi düşünebilirsiniz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben bu yazıda Sezen Aksu’nun kendi albümleri ve şarkılarından ziyade, besteci ve söz yazarı olarak destek verdiği şarkıcılarla birlikte Türk Pop müziğine etkilerini ele alacağım.


Sezen Aksu’nun kendi albümleri dışında pek çok kişiye yardım ettiğini duymuşsunuzdur. Basında bu konu ‘Sezen Aksu okulu’, ‘vokaliste yardım eli’, ‘destek’ gibi sunulsa da ben bu yardımın bu kadar masum olmadığı görüşündeyim. Sezen Aksu, 90’lı yıllardan başlayarak çevresindeki pek çok kişiye albüm yaptı. Bu albümlerde yer alan parçaların bir bölümünü kendisi seçti, bestelerini yaptı, şarkı sözlerini yazdı. Albümlerin hem yapımında, hem de pazarlamasında kendi medya ilişkilerini, tanıdığı klip yönetmenlerini, aranjörleri, müzisyenleri kullandı. (Elimizde küçük bir stüdyoda yapılmış uyduruk demo'larla Unkapanı’nı gezmiş müzisyenler olarak, bu desteğin ne demek olduğunu, en azından ben ve müzisyen arkadaşlarım biliyoruz.) Sezen Aksu'nun buradaki konumunu tanımlamak için en uygun sözcük 'yapımcılık' olabilir belki, ancak burada yapımcılığın da ötesinde bir katkı var. Öylesine bir katkı ki, katkıda bulunduğu kişinin kimliğini yok ediyor, kendi suretini katkıda bulunduğu kişinin üzerine kopyalıyor, onu yutup kendi içine alıyor. Kimdir bu kişiler derseniz, aşağıdaki listeden tümünü görebilirsiniz:


Türk dinleyicisine bu kadar besteyle ulaşabilmiş başka kim var derseniz, yanıtı çok açık: Hiç kimse yok.


Listeden gördüğümüz kadarıyla Sezen Aksu, kendi okulundan yetişen Levent Yüksel, Harun Kolçak, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Işın Karaca, Mustafa Ceceli gibi müzisyenler dışında  Gülben Ergen, Emel Müftüoğlu, Göksel, Ebru Gündeş, Nil Burak, Yonca Evcimik, Deniz Seki, Ajda Pekkan, Ayşegül Aldinç, Sibel Can, Ziynet Sali, Candan Erçetin, Nükhet Duru, Tarkan, Ferhat Göçer, Nilüfer, Hülya Avşar, Tarkan, Demet Akalın, Pınar Aylin, Gülşen, Sıla gibi çok sayıda kişiye de çoksatan parçalar vermiş.

Bazı istisnalar dışında, elbette bu parçalar için bir bedel alınıyor. Ferhat Göçer, 8 Mayıs 2008 tarihli Sabah Gazetesi'nde, Esin Övet ile yaptığı konuşmada şöyle diyor:

"- Pahalı bir albüm mü oldu? Sezen Aksu'nun tek şarkısına 30 bin dolar ödediğinizi biliyorum.

- İlk albümün tüm masraflarını kendim karşıladım. İkinci albüm ortak bir çalışma oldu. Ama bu albümü tamamen müzik şirketim yaptı, ben beş kuruş harcamadım. O nedenle fiyat alışverişi konusunda bir bilgim yok. O benim firmam ile besteciler, aranjörler arasında. Tam rakamları bilmiyorum ama büyük bir ekip olduğu için ucuz bir albüm olmadığını söyleyebilirim." (2)

16 yıldır birlikte çalıştıklarını söyleyen Sezen Aksu’nun vokalistlerinden Cihan Okan ise 25 Kasım 2012 tarihinde yayımlanan Samet Özçelik röportajında şöyle diyor:

"- Sezen Aksu şarkısı pahalı mıdır?

- Pahalı tabii. Sistem böyle geliyor. Hepimiz pahalıyız. Pahalı olmak zorundasın. Tekne, cip var o zaman kendimi daha iyi hissediyorum. O keyif orada başlıyor.

- Ben şarkıcıyım, geldim Sezen Aksu parçası almak istiyorum. Nasıl işliyor bu süreç?

- Onun bir hiyerarşik yapısı var. Basın danışmanı var, DJ’yi var, birtakım insanlarla konuşuyorsun. Ondan sonra Sezen’le oturmuyorsun, hiç tanımıyorsa seni tabii. Ondan sonra hiç tanımıyorsa seni dinliyorlar beğeniyorlarsa alıyorlar." (3)

Ücretler hakkında bir şey söylemek de çok doğru değil ancak internette araştırdığınızda, bir Sezen Aksu şarkısının 30 bin TL ile 30 bin Euro arasında olduğu rivayet ediliyor. Sabah Gazetesi’nden Mehmet Çalışkan, 10 Mart 2008 yılındaki bir yazısında beste bedellerini şöyle vermiş: Sezen Aksu: 30 bin Euro, Kayahan: 40 bin $, Nazan Öncel: 30 bin $, Şehrazat: 30 bin $, Yalın: 30 bin $ (4)

Elbette herkes istediği gibi ticaret yapabilir ancak ticaretin de kuralları var. Eğer piyasada bir kartel gibi davranarak, kaynaklara böylesine hakim olursanız, müzik yapmak için uğraşan binlerce müzisyenin önünü kapamış olursunuz. Eğer tüm albümlere siz beste yapar verirseniz, diğer besteciler aç kalır; eğer her yıl yeni bir vokalisti süsleyerek piyasaya sürerseniz, kendi olanakları ile piyasaya çıkmaya çalışan kişilerin hayallerini yıkarsınız. Müzik çokseslilik demektir. Vokalistlerinizi kendi şarkılarınızı pazarlayacak yeni bir kanal gibi kullanmak yerine, kendisi de şarkı yazan, piyano çalan birisine destek olunsaydı her şey farklı olabilirdi. Piyasayı kendi kişiliği olan, farklı bir sese sahip müzisyenler yerine, sanatsal kimliği, özgün bir sesi olmayan Sezen Aksu kopyaları ile doldurmaktaki amaç parasal bir kaygı mıdır, yoksa herkes benim şarkımı söylesin, herkes beni dinlesin türünden önüne geçilemeyen bir ego mudur bilemiyorum ama bu şarkılar çok satıyor, diye birbirine benzeyen ezgilerden daha kaç bin tane dinleyebiliriz? Her şirket, her sanatçı değişimin gerekliliğini ön plana çıkarırken, Sezen Aksu ve arkadaşlarının yıllardır, böylesine tek yönlü, tek dilli bir anlayışı dinleyicilere dayatmasını doğrusu anlayamıyorum. Elbette burada, zorla yapılan bir satıştan söz etmiyorum. Sezen Aksu parçalarının alıcısı var. Hem de öylesine istekli alıcılar ki Sezen Aksu’yu, "bu parçayı başkasına verirsen intihar ederim" diye tehdit edecek kadar çok seviyorlar. (5)

27 Ağustos 2010 tarihinde taksitle Sezen Aksu bestesi alan Ebru Yaşar şöyle diyor: "Sezen Aksu'nun besteleri çok pahalı. Allah'tan taksitlendirme yapıyor. Bir yıla kadar ödeyeceğim.” (6)

Kredi kartına taksitle beste satmak hiç de ayıp değil, alıcı bulsam bugün göğsümü gere gere aynı işi yapar, bir de evimin camına reklam afişi asarım. Ancak Sezen Aksu denildiğinde nedense bu ticari faaliyet gizleniyor. Eğer gizlenecek bir şey varsa yapmamak daha doğru değil mi, ya da bu işi ticarete döktüyseniz, bunu da olduğu gibi kabul edip, ürününüzü sanat, beste, arkadaşlık yardım gibi kutsal ambalajlara sarmaya gerek var mı?

“İstemeyen dinlemez, sana ne oluyor?” diyenler için şunu eklemeliyim: Kimsenin kazancında gözüm yok ancak Türkiye’deki müzik yazarları, Sezen Aksu’nun pop müziğe olan katkılarını fazlasıyla görürken, verdiği zararı göremiyor, yazamıyor belki de farkedemiyorlar. Oysa halkın nefesini tutan, insanların duygusal damarını yakalamasını bilen bir kişi, bunu ticarete döküp tüm piyasayı ele geçirdikten sonra, daha da çok satacağım diye, işi kendi müziğini bile yozlaştıracak bir aşamaya vardırmaktan çekinmiyorsa, elbet birilerinin de bunu eleştirme hakkı olmalı.

Bestecilikle ilgili de birkaç noktaya değinmekte yarar var. Bir besteci, halk ozanı, müzisyen elbette mırıldanarak kendisi için besteler yapabilir ancak müzik piyasasını yönlendiren, tüm şarkıcılara bestelerini satan bir müzik insanının bir enstrüman çalmadan, mırıldanarak beste yapması, bunun üstüne akorları başka bir müzisyenin yazıp notaya alması, bana tuhaf geliyor. Ben ıslıkla bir ezgi çalıp, bu ezgiyi, ünlü bir besteciden senfonik bir yapıt için orkestraya uyarlamasını istesem, bu yapıt bana ait olur mu dersiniz. Armoni, ezginin saçlarına tutturulan bir toka değildir, beste yaptığınızda, akorları da yazmalısınız. Armonik yapıyı ve enstrümanı dışarıda bıraktığınızda, geriye birbirine tıpatıp benzeyen, sıradan, ağdalı, zorlayarak yapılmış bin tane şarkı kalıyor. Her müzisyenin aklına günde onlarca fikir gelebilir. Bunların önemli bir bölümü çöp kutusunu boylar, ancak süzülenler ulaşır dinleyiciye. Ressam, tablosunu bitirene dek onlarca eskiz yapabilir. Eğer siz aklınıza gelen her ezgiyi, her eskizi, "bu şarkı da süper satar" diye ortalara dökerseniz, işte bugün olduğu gibi, pop müziğin de köküne kibrit suyunu dökmüş olursunuz. On beş dakikada bir şarkı yazıyorum diye böbürlenmek, bir yapıtı için günlerce, haftalarca, aylarca çalışan besteciler açısından ancak bir saygısızlık örneği olabilir. Bu işin müzikal tarafı. Eğer bu bir müzik işi değil, biz ticaret yapıyoruz deniliyorsa o zaman 'yardım', 'okul', 'destek' sözcüklerini bırakmak gerekiyor. Ticaret konusuna girmişken iki konuyu daha gündeme getirmek istiyorum :

1-) Bu besteler gerçek satış değeri üzerinden fatura edilip, vergileri ödeniyor mu? Eğer herkesin bildiği, çok açık bir ticari faaliyet yapılıyorsa, bunun için bedeller ödeniyorsa, elbette Sezen Aksu parçalarını satın alan kişilerde birer fatura da olmalı.


2-) İkinci konu ise satış değil satın alma tarafıyla ilgili. Sezen Aksu, müzik piyasasında hem müzik satıcısı hem de alıcısı olarak rol alıyor. Sezen Aksu'nun 1998 yılında piyasaya çıkan "Adı Bende Saklı" adlı albümünde yer alan aynı adlı parçada, besteci adı Yorgos Stavrianos olarak görülüyor, oysa gerçek besteci Yannis Karalis. Yannis Karalis, parçasının izinsiz kullanımıyla ilgili olarak açtığı davayı 10 yıllık bir hukuk mücadelesinin ardından kazanıyor ve Sezen Aksu 35 bin Euro tazminat ödemeye mahkum oluyor. Sezen Aksu’nun menajeri Yaşar Gaga “Sezen Hanım’ın ‘Adı Bende Saklı’ şarkısının bulunduğu albümün kartonetinde besteci olarak Yiannis Karalis yerine başka bir isim yazılmış. Yani hata Sezen Aksu’nun değildir. Biz kimsenin hakkını elinden almadık. Böyle bir nedenden dolayı da bu kadar büyük bir tazminat verilmemeli” demiş. Bestelerinizi 30 bin Eurodan satacak, ancak siz başkalarının bestesini para ödemeden kullanacaksınız. Hem de büyük bir uyanıklık yaparak, bestecinin yerine başkasını adını yazıp, ona telif ödediğinizi iddia ederek. Ben komşum Hamdi Abi’ye telifini ödemek suretiyle, kendi albümümde, Sezen Aksu bestelerini kullanabilir miyim? Başkalarının bestelerini bu şekilde izinsiz kullanmak, yakayı ele verince de suçu kartoneti yapanların üstüne atıp, bu para çok değil mi diye menajeri üzerinden mesaj göndermek, bu işten ekmek yiyen birisi için çok da etik bir davranış değil. "Sezen Hanım, kendi albümüne adını veren parçasının bestecisini bilmiyordu" demekse, kimse kusura bakmasın, insanları aptal yerine koymaktır. 

Genellemelere karşıyım ancak birkaç istisnayı dışarıda bırakırsak, Sezen Aksu ve okulundaki şarkıcıların bir ortak özelliği de muhalif bir kimliğe sahip olmak yerine, tekne ve cip odaklı, popülerlik ve çok satma sevdası ile tutuşmuş, nabza göre şerbet ekolünün temsilcileri olmaları. Müzik piyasasında, öylesine farklı kesimlerle ticari ilişkiler kurulmuş ki, bir yandan Gezi Parkı’na, Ali İsmail Korkmaz’a, Berkin Elvan’a göz kırpmanız, diğer yandan Gezi Parkı’na çıkanları en sert şekilde eleştiren Mustafa Ceceli’yle kanka olmanız gerekiyor. Hem hükümetle iyi ilişkiler içinde olup hem de arada bir eleştirmek gerekiyor. Ticari hayatta ya da politik yaşamda pek sırıtmayan bu ikiyüzlülük ne yazık ki müzisyen kimliğinde şık durmuyor. Gezi Parkı’na verilen destek de, ölenlere yakılan ağıtlar da yüreklere ulaşmıyor artık. 

Sezen Aksu ve arkadaşlarının müziğe sağladığı katkılar bugüne kadar çok yazıldı. Bunların az da olsa bir bölümüne ben de katılabilirim ancak resmin tamamını ortaya koymak kaydıyla. Birbirine benzeyen Sezen Aksu şarkılarını yayınlama gayreti yüzünden, pop müzik piyasası, renklerini, kalitesini, kimliğini, kişiliğini yitirdi. Sezen Aksu denildiğinde, Türkçe şarkıları baştan yaratan, Anadoluyu, Egeyi avcunun içi gibi bilen, parçalarını şiir, dili oya gibi işleyen, muhalif bir kadın müzisyeni anlatmak isterdim. O'nun barış sürecine verdiği desteği, Madımak'ta yakılanlar için, ezilen kadınlar, okula gönderilmeyen çocuklar için yaptıklarını anlatmak isterdim ancak bu iki resim ne yazık ki üst üste oturmuyor. Birini söyleyip diğerini eksik bıraksan. O da olmuyor. Belki de en iyisi, başkalarını olduğu gibi, Sezen Aksu'yu da günahları ve sevaplarıyla kabul etmek. Öyle dinlemek.

Kaynakça:
1-Sezen Aksu Tarafından Yazılmış Şarkılar Listesi, Vikipedi, https://tr.wikipedia.org/wiki/Sezen_Aksu_taraf%C4%B1ndan_yaz%C4%B1lm%C4%B1%C5%9F_%C5%9Fark%C4%B1lar_listesiErişim Tarihi: 23.06.2015
2-Günaydın (Sabah Gazetesi), http://arsiv.sabah.com.tr/2008/05/08/gny/haber,49F5B13BDB014D1585D5CC595E295CA4.htmlErişim Tarihi: 23.06.2015
3-Samet Özçelik, Cihan Okan Röportajı (8 Mayıs 2008), http://sametozcelik.com/2012/11/25/cihan-okan-sana-bir-sarki-soyletirim-sen-de-inanamazsin/Erişim Tarihi: 23.06.2015
4-Postmedya.com, Mehmet Çalışkan (Sabah), http://www.postmedya.com/gundem/en-pahali-beste-sezen-aksunun-h1093.htmlErişim Tarihi: 23.06.2015
6-Mynet, Ebru Yaşar (27 Ağustos 2010), http://www.mynet.com/magazin/detay/magazin/sezen-aksu-taksitle-sarki-satiyor/4609Erişim Tarihi: 23.06.2015
7-Haberturk, Adı Bende Saklı Yunanlının Çıktı, Özge Eğrikar (4 Ocak 2013),  http://www.haberturk.com/magazin/muzik/haber/808682-adi-bende-sakli-yunanlinin-ciktiErişim Tarihi: 23.06.2015

Hiç yorum yok: